top of page
  • Beyaz LinkedIn Simge
  • Beyaz Facebook Simge
  • next-logo_edited_edited
<< 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - >>

Blog Posts

Zorlukların Olmadığı Hayat Erken Bir Ölümdür

Updated: 5 days ago

Bu sabah yine Seneca'nın İlahi Takdir Üzerine (On Providence) kitabını okuyordum. Her seferinde olduğu gibi, sözleri yine sert, yine sarsıcı geldi. Ne zaman kendimi rehavete kapılmış hissetsem, ne zaman şikayetlerime boğulsam, dönüp bu kadim bilgeliğe sığınıyorum.


Onlar bana unuttuğum o basit gerçeği hatırlatıyor: Zorluk iyidir. Çoğu insan mutluluğun rahatlıkta, mücadeleyi ortadan kaldırmakta ve hayatı kolaylaştırmakta olduğuna inanır. Ama bu sadece bir yanılsamadır.


Konfor abartılıyor. Düşünün, zorlukların olmadığı bir hayat, gerçek bir hayat değildir; o sadece erken bir ölümdür. Tıpkı ateşe girmemiş bir demirin asla çelikleşemeyeceği gibi, zorluklarla sınanmamış bir ruh da asla güçlenemez. Gerçek tatmin, rahatlıkta değil, o zorlukların üstesinden gelmenin verdiği o derin huzurda gizlidir.


Zorlukların olmadığı bir hayat, hayat değildir. Erken bir ölümdür.


Zorluklar bir eğitimdir

Çocukken bile zorluğun kıymetini bilirdim. Yağmur yağdığında ailem beni arabayla okula bırakmayı teklif ederdi, ama bu fikir beni rahatsız ederdi. Karda, yağmurda, fırtınada bile sadece yağmurluğumu giyer ve bisikletimin üstüne atlardım. Fırtınaya karşı pedal çevirmek, o zorluk hissi, konforlu bir araba yolculuğundan daha değerliydi. Bu, benim için sadece bir yolculuk değil, kendimi güçlendirme ritüeliydi.


Ailemin beni arabayla okula bıraktığı nadir zamanlar, ancak hasta olduğumda gerçekleşirdi. Fakat ben o anlarda bile zayıflığa teslim olmayı reddederdim. Hastalığım geçince eve dönüş yolunda bisikletimle gitmek için, her seferinde onu da arabaya koymalarını isterdim. Kendime karşı olan bu ısrar, güçsüzlüğe karşı verdiğim sessiz bir mücadeleydi. Çünkü ben, hiçbir koşulda zayıf olmak istemiyordum.


Zorlukların Olmadığı Hayat Erken Bir Ölüm Gibidir
Zorlukların Olmadığı Hayat Erken Bir Ölüm Gibidir

Hollanda'da büyüdüğüm yerde, okula bisikletle gelmemek neredeyse bir utanç kaynağıydı. Eğer bir gün bisikletin yoksa, arkadaşların seni hemen bulur ve alay ederdi: "Sen şekerden mi yapıldın? Korkak!" derlerdi. Bizim kuşağımız böyleydi. Bugün hala aynı ruhun devam edip etmediğinden emin değilim.


Geçen gün eşimle konuşurken, erkek bebek beklediğimizi yeni öğrendiğimiz için bu konu açıldı. Eşime, "Umarım asla bizi okula arabayla götürmemizi istemez," dedim. Onu götürmek istemediğimden değil, tam tersi, bunun onun karakterini geliştireceğine inandığım için. Sonra da ekledim: "Ama bu rahatlığı seven yeni nesil hakkında bir şey bilmiyorum. Artık birinin arabayla okula götürüldüğü için dalga geçilmesine şaşırmam."


Seneca bunu iki bin yıl önce açıkça görmüştü.


"Mükemmelliği tek başına göremeyiz. Ne kadar büyük, ne kadar güçlü olduğunu ancak zorluklara karşı gösterdiği dayanıklılıkla ve cesaretle anlarız. Gerçek güç, sadece mücadele anında ortaya çıkar."

Güç ancak dirençle artar. Seneca'nın dediği gibi, güreşçiler asla zayıf rakiplerle antrenman yapmaz. Aksine, en güçlüyle dövüşmeyi talep ederler. Çünkü bilirler ki, zayıf rakiplerle mücadele, becerilerini köreltir.


Gerçek güç, rahatlıkta değil, zorluğun ta kendisinde gizlidir. Tıpkı bir güreşçi gibi, hayatın karşımıza çıkardığı zorluklar bizi güçlendirir, becerilerimizi keskinleştirir ve bizi daha iyisine hazırlar.


Hayat aynıdır. Refah seni yumuşatır. Mücadele seni daha güçlü kılar.


Yenilgi Sonrası Gelen Zafer

Önce yenil. Sonra bir kez daha yenil. Ve yine... Sonra kazan. Hayatın akışı da genellikle böyledir. Başarısızlık üstüne başarısızlık yaşarız, ama işte tam da bu süreçte dayanıklılık kazanırız. Aksilikler karşısında dimdik durmayı, ilk zorlukta eğilmeyen bir omurgaya sahip olmayı böyle öğreniriz.


Seneca'nın da dediği gibi: "Kusursuz bir refah, tek bir darbeye bile dayanamaz." Oysa dertlerle sürekli mücadele eden bir ruh, acıyla sertleşir ve hiçbir talihsizlik onu yıkamaz. Düşse bile, dizlerinin üzerinde savaşmaya devam eder. Sadece iyi zamanları bilenler, ilk tökezlemede yıkılır. Ama sık sık başarısız olan, yere düşen, acıyı tadan biri sarsılmaz olur. Ben işte böyle biri olmak istiyorum.


Başarısızlık Sanatı

Başarısız ol. Tekrar başarısız ol. Sonra bir kez daha başarısız ol. Ve işte o an kazan. Hayatın döngüsü genellikle budur. Dayanıklılık, aksiliklere karşı direnç ve ilk zorlukta bükülmeyen o sağlam omurga ancak böyle kazanılır.


Yine Seneca'dan bir alıntıyla: "Eksiksiz bir refah, tek bir darbeye bile dayanamaz." Sürekli dertlerle mücadele eden bir kişi ise acıyla öyle sertleşir ki, hiçbir talihsizlik onu pes ettiremez. Hatta düşse bile, dizleri üstünde savaşmaya devam eder. Oysa her şeyin yolunda gittiği bir hayat yaşayanlar, en ufak bir terslikte dağılır. Başarısızlığı, acıyı ve düşmeyi bilenler ise asla yıkılmaz. Benim aradığım güç, tam da bu.


Sonsuz Mücadele

Hayatınızda her zaman üstesinden gelinecek bir mücadele olsun.


Bunu uygulamanın en iyi yolu, her zaman büyük bir şeyin üzerinde çalışmaktır. Öyle bir proje ki, asla tam olarak bitiremeyeceğiniz. Benim için bu, yazmak. Bu işin içinde on yıldan fazladır varım. Elbette geliştim ama her geliştiğimde, ne kadar daha iyi olabileceğimi fark ediyorum. Her zaman geliştirilecek bir şey var.


Çünkü bir bitiş çizgisi yok ve mesele de tam olarak bu.


Kendinizi sonsuz bir sürece adadığınızda, dayanıklılığınızı eğitirsiniz. "Bitmeyeceğinizi" kabul edersiniz ve o yokuş yukarı mücadele etme sürecini sevmeyi öğrenirsiniz.



Konfor Tuzağı

Lüksten uzak durun. Hayatınıza giren her yeni konfor, azminizden bir parça götürür.


Ünlü boksör Marvin Hagler'ın da dediği gibi: "Sabahın 5'inde ipek çarşafların üzerinde uyurken kalkıp yol çalışması yapmak zordur." Haklıydı. Konfor, azminizi öldürür.


Seneca da bu konuda uyarıyordu: "Lüksten uzak durun, insanları zayıflatan talihten uzak durun... İnsanlıklarını hatırlatacak bir şey olmadıkça, bitmek bilmeyen bir sarhoşluk içinde, adeta uykuya dalmışçasına eriyip giderler."


Lüks bir tuzaktır. Başlangıçta iyi hissettirir, ama zamanla gücünüzü tüketir ve sizi kırılgan hale getirir. Rahatsızlığa ne kadar az tahammül ederseniz, hayata o kadar az tahammül edersiniz.

Hayatımı hep sade tuttum. Daha fazlasını karşılayamadığımdan değil, keskinliğimi kaybetmek istemediğimden. Çünkü ipek çarşaflara bağımlı hale gelmek, kendime ihanet etmek gibi gelir.



Zorluklar bir armağandır

Seneca ebeveynlik hakkında şunları söylemişti:


"Anne babaların sevgilerini ne kadar farklı gösterdiklerini görmüyor musunuz? Baba, çocuklarının erken yaşta eğitimlerine başlamalarını emreder, tatil günlerinde bile boş durmalarına izin vermez ve onlardan ter ve bazen de gözyaşı sızdırır; ama anne onları kucağında tutmak ve güneşin parıltısından uzak tutmak ister ve asla üzüntü duymamalarını, asla gözyaşı dökmemelerini, asla çalışmamalarını ister."

Çocuğunu zorlu şeylere teşvik eden bir ebeveyn, aslında onun gücünü inşa eder. Çünkü zorluk, bizi ezmek için değil, inşa etmek için vardır.


Ben de oğlumu böyle yetiştirmek istiyorum. Korunaklı değil, sınanarak. Her zorluktan korunarak değil, onlarla yüzleşmeye hazır olarak.


Bir düşününce, zorluklar gerçekten bir armağandır. Ancak zor bir anın içindeyken asla böyle düşünmezsiniz. Tek isteğiniz o zorluğun bir an önce bitmesidir. Ama sonra, her zaman geriye dönüp, "Bunu başardığıma sevindim" dersiniz. Çünkü o zorluk, size paha biçilmez bir güç katmıştır.



Zorluklar İlaç Gibidir

Seneca'nın İlahi Takdir Üzerine adlı eserindeki en zorlu ders, en acı trajedilerin bile faydalı olabileceğidir. O, yoksulluğu, sürgünü, hastalığı ve rezaleti bir ameliyata benzetir. Evet, acı vericidirler, ancak çoğu zaman iyileşmenin tek yolu onlardır.


Eğer hiç zorlukla karşılaşmazsanız, kendinizi asla sınayamazsınız. Kendinizi hiç sınamazsanız, gerçek gücünüzü asla bilemezsiniz.


Seneca'nın hayran olduğu Stoacı filozof Demetrius da bu gerçeği en güzel şekilde dile getirmiştir: "Bana hiçbir şey, zorluk deneyimi olmayan bir insandan daha mutsuz görünmüyor. Çünkü kendini sınamasına izin verilmemiştir."


Gerçek trajedi bu işte. Acı değil. Kayıp değil. Öyle rahat bir hayat yaşamak ki, neler başarabileceğinizi asla keşfedememek.



Zorluk, Hayatın Kendisidir

Seneca'dan aldığımız en büyük ders şu: Zorluk, ilerlemenin ta kendisidir.


Zor olanı yap. Sabah erken kalk. Uzun yolu seç. Hava nasıl olursa olsun işine devam et. Asla bitiremeyeceğini düşündüğün projenin altına gir. Lükse diren.


Başarısız ol. Tekrar başarısız ol. Bir kez daha başarısız ol. Ve sonra kazan. Hayatın ritmi budur.

Unutma, zorlukların olmadığı bir hayat, hayat değildir; o sadece erken bir ölümdür.


2 Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating*
Unknown member
Sep 11
Rated 5 out of 5 stars.

amazing experince on slot gacor malam ini

Like

Unknown member
Sep 06
Rated 1 out of 5 stars.

Thanks for being real and authentic. cheapsmmpanel

Like

BU İÇERİĞE EMOJİ İLE TEPKİ VER

LinkedIn newsletter...

bottom of page