Herkes Zengin Olmak İstiyor
- Hüseyin GÜZEL
- 6 days ago
- 2 min read
Bunu insanların davranışlarından, hareketlerinden, sözlerinden anlayabilirsiniz… Son üç yıldır İspanya'nın güneyindeki Marbella'da vakit geçiriyorum ve oradaki havayı kokladığınızda bile bir çaresizlik hissedebiliyorsunuz. Herkesin derdi, olduğu kişiden çok daha zengin görünmek. Lüks arabalar, pahalı tasarımcı kıyafetleri ve Instagram'a sığan, kusursuz bir hayat. Her şey tamamen gösteriş üzerine kurulu...
Ancak bu durum sadece Marbella gibi yerlere özgü değil. Hiçbir zaman zenginlik veya ihtişamla anılmamış olan memleketim Leeuwarden'da bile aynı değişimi gözlemliyorum. Burası, her zaman mütevazı ve işçi sınıfı bir şehir olmuştur. Ama bugünlerde sokaklar daha pahalı arabalarla dolu. Erkekler İsviçre saatlerini kolundan çıkarmıyor ve berber randevularını aksatmıyor. Kadınlar ise markalı çantalarıyla geziyor ve şehrin her köşesinde açılan klinikleri botoks ya da dolgu için dolduruyor. Sanki herkes, bir zamanlar oldukları kişiden kaçıyor.
Sanki para (ya da en azından zenginlik görüntüsü) artık öz değerimizin nihai ölçütüymüş gibi.
İnternetteki her köşeye bakın. Twitter'dan YouTube'a, Substack'ten Medium'a kadar her yer para üzerine içeriklerle dolu. "Nasıl zengin olunur?" rehberleri, "pasif gelir sırları", "milyoner zihniyetleri"... Hepimiz umutsuzca servet peşindeyiz.
Ancak sadece zenginlik arayışı yeterli değil. Artık şöhretin de peşindeyiz. Yaşadığımız her anı bir film sahnesi gibi çekip paylaşıyoruz. Beğeniler, takipçiler ve sürekli onay bekliyoruz. Şöhret ve para, birbirini besleyen, birbirine kenetlenmiş iki arzu.
Oysa bu hırs yeni bir şey değil. Yaklaşık 2000 yıl önce, Romalı filozof Seneca, bizi bu arayışın boşluğu konusunda uyarmıştı: "Gerçek fakir, çok az şeye sahip olan değil, çok şey arzulayan insandır."
Gösterişten Gerçek Zenginliğe
Sürekli daha fazlasını arzuladığımız sürece, asla gerçekten tatmin olamayız. İster bir Ferrari kullanın ister bir Hermès çanta taşıyın, mutluluğunuz dışarıdan gelen onaya veya maddi varlıklara bağlıysa, içinizdeki o boşluk hissi asla kaybolmaz.
Seneca'nın dediği gibi: "Doğaya göre yaşarsanız asla fakir olmazsınız; fikirlere göre yaşarsanız asla zengin olamazsınız."
Bu söz, başkalarının ne düşündüğüne göre şekillenen bir hayatın getirdiği sonsuz bir tatminsizliği anlatır.
Peki neden başkalarının bizi değerli kılacak şeyleri dikte etmesine izin veriyoruz? Başkalarını etkilemek için yaşadığımızda, iç huzurumuzu kaybederiz. Gerçekte ihtiyacımız olmayan şeylere sahip olmak için sonsuza dek yoksul kalırız, çünkü hiçbir zaman "yeterince" sahip olamayız.
Farklı bir yolu deneyin. Sadeliği kucaklayın. Kendinizi başkalarının standartlarına göre değil, kendi değerlerinize göre değerlendirin. Unutmayın, gerçek zenginlik sergilenmez; içten hissedilir. Özgürlük, iç huzuru, sağlık ve sevdiğiniz insanlarla kurduğunuz gerçek bağlardır.
Bir dahaki sefere kendinizi zenginlik ve şöhret yanılsamasına kaptığınızda, bu gerçeği hatırlayın. Mutlu olmak için daha fazla şeye ihtiyacınız yok. Önemli hissetmek için daha fazla takipçiye veya beğeniye de...
Gerçek hayat bir film değil. Ve neyse ki öyle!
Comments