top of page

Blog Posts

Yenilmez Yaz Mevsiminizi Nasıl Keşfeder ve Başkalarındaki Işığı Nasıl Uyandırırsınız?

Köklerinizi ve Sevdiklerinizi Nasıl Beslersiniz? Applebee’deki kör adam ve budanmış ağaç kökleriyle karşılaşmam beni kendime olan korkumdan kurtardı. Bazen beklenmedik şeyler, karışık düşüncelerin ve olumsuzlukların bataklığından kurtarabilir bizleri. Yeni bir bakış açısı kazanır ve buna kıyasla, nefsine düşkün olmaktan dolayı biraz utanırız.


“Ayakkabılarım olmadığı için kendimden utandım, ta ki sokakta ayakları olmayan bir adamla karşılaşana kadar.” Denis Waitley

Hayal kırıklıkları, sanat stüdyomda saatlerce süren başarısız sanatsal denemelerden sonra, günün erken saatlerinden itibaren başladı. Kullanılan çeşitli boyama yüzeyleri ve ortamları, tasavvur ettiğim etkileri ve estetiği üretmemi reddetti.


Hayal kırıklığı sinsi bir duygudur zira diğer olumsuz düşünceleri kendine çeker adeta mıknatıs misali. Başarısız resim denemelerimde sonra, blog hikayelerimi ve denemelerimi paylaştığım Medium.com’daki makalelerimin giderek azalan okunma oranları hakkında derin düşüncelere yol açtı.


Daha derin, daha yankı uyandıran makaleler yazma çabamın bende uyandırdığı algoritmaları ve küratörlük tanrılarını memnun edemediğini düşünerek, eski kişisel gelişimimim bazı parçalarını ve tuhaf karikatürlerimi tercih ettim.


Sebep ne olursa olsun, okuyucularla daha az erişim, daha az gelir anlamına gelir. Gelir elde etmek için yazmaya başlamamış olsam da, çevrimiçi harcamaları, kitapları ve diğer ilgili maliyetleri dengelemek için bazı ücretler yardımcı olur.


Girişimci gurular, çeşitlendirme yapmanın lütuflarını söyler, bu yüzden güzel sanatsal resimlerimi hızlandırdım (geçmişte, yazmaya geçmeden önce hızla satılan türde olanlar).

Ama ne yazık ki, son zamanlarda tek renkli görüntü oluşturmaya (hem resim, hem çizgi film hem de fotoğraf olarak) yönelmem beni boyaları, alt tabakaları ve kullandığım araçları yeniden düşünmeye zorladı.


Yaratmak istediğim vizyona daha yakınım ama henüz tam olarak istediğim noktada değilim. Ve siyah beyaz görüntü oluşturmaya yönelik estetik dönüşün daha küçük bir izleyici kitlesine hitap edeceğini de biliyorum.


Siyah beyaz ağaç çalışması. Kağıt üzerine akrili, by John P. Weiss

Karım, oğlum ve ben Applebee’de akşam yemeğine oturduğumuzda, tüm bu yaratıcılık üzerine olan endişem kafamda dönüp duruyordu. O sırada menüden başımı kaldırıp onu gördüm.


Dikenlerin gülleri vardır

Beyefendi benim yaşlarımda görünüyordu. Ayağa kalkarken, yere hafifçe vurduğu katlanabilir beyaz bir bastonu olduğunu fark ettim.


Adamın yanındaki kadın, muhtemelen karısıydı, kolundan nazikçe tuttu ve onu çıkışa kadar götürdü. Birbirleriyle dostça konuşuyorlardı ve onun ne güzel bir akşam yemeği yediklerini söylediğini duyabiliyordum.


Karikatür, by John P. Weiss

İçimde bir şeyler kıpırdadı ve o küçük endişemi unuttum. Her tür özgürlüğe sahip olduğumu fark ettim o an, oysa bu adamın özgürlüğü sadece beyaz bir bastonun ucundaydı.


Perkins School for the Blind’in bir makalesine göre beyaz bastonlar, “George A. Bonham yüzünden beyazdır. 1930'da Peoria Lions Kulübü’nün (Illinois) başkanı Bonham, karşıdan karşıya geçmeye çalışan kör bir adamı görmüş. Adamın bastonu siyahmış ve sürücüler onu pek göremiyormuş, bu yüzden Bonham bastonu daha belirgin hale getirmek için kırmızı bir şeritle beyaza boyamayı önermiş. Fikir hızla ülke çapında yayılmış.”


Neşeli kör adam restorandan dışarı çıkarken, hayal kırıklığım ve endişem utanç içinde kaybolup gitti. Körlük ve diğer fiziksel sınırlamalar, sanatsal kaygı ve yayıncılık sorunlarının yarattığı hayal kırıklıklarını gölgede bırakıyordu açıkçası.


“Güllerin dikenleri olduğu için şikayet edebiliriz ya da dikenlerin gülü olduğu için sevinebiliriz.” Alphonse Karr, “A Tour Round My Garden” kitabından alıntı

Garson geldiğinde menüme geri döndüm. Bize kocaman bir sırıtış attı ve “Hey millet, sizi tekrar görmek güzel. Bir dakika içinde siparişlerinizi almak için döneceğim.” dedi.


Onun Applebee’deki önceki akşam yemeklerinden ve her zaman hoş, cana yakın ve profesyonel olduğunu hatırladım. Hatta onun kaba ve sabırsız müşterilerle karşılaşmasına tanık olduğum gecelerde bile böyle samimi ve güler yüzlüydü.


Garsonun pozitifliği ve neşeli kör adamın durumu arasında, beni kara kara düşündüren düşüncelerimin duygusal açıdan ne kadar verimsiz olduğunu fark ettim.


Ancak diğer insanların daha büyük sorunları olduğunu bilsek bile bazen kendimize acımaktan kendimizi alamayız.


Gerçek olan nadiren yüzeyde yaşar

Akşam yemeğinden sonra eve döndüğümüzde, köpeklerim beni tanıdık bakışları ve kuyruk sallamalarıyla karşıladı. “Baba, akşam yürüyüşümüzün zamanı geldi” der gibiydiler sanki. Tasmalarını topladım ve yürüyüşe çıktık.


Yürüyüş sırasında düşüncelerim akşam yemeğindeki kör adama, arkadaş canlısı garsonumuza ve yaratıcı kaygımın köklerine kadar gitti geldi.


Olaylara yüzeysel bakma eğiliminde olduğumuz aklıma geldi. Yüzeye, yani dışta olana, unvana veya birinin oynadığı role odaklanıyoruz, gerçekte kim olduklarına değil. Ayrıca duygularımıza odaklanıyoruz ama çoğu zaman onların daha derinlerdeki köklerine değil…


Gerçek olan nadiren yüzeyseldir. Aslında içerlerde bir yerlerde gizlidir.

“Elegy” filminde Ben Kingsley, “Kadın güzelliğine karşı her zaman savunmasız oldum” diyen yaşlı bir edebiyat profesörü olan David Kepesh’i canlandırıyordu. Eski öğrencilerinden biri olan Consuela Castillo (Penélope Cruz tarafından canlandırılıyor) ile ilişkisini sürdürüyor.


Kepesh, şair arkadaşı George O’Hearn’e (Dennis Hopper tarafından canlandırılıyor) Consuela ile olan ilişkisini anlatıyor. Aralarındaki yaş farkı hakkında derin düşüncelere dalıyor ve kendisini “ona yolda biraz kültür veren yaşlı bilge adam” olarak görüyor.


Daha sonra O’Hearn Kepesh’e “Güzel kadınlar görünmezdir” der. Kepesh susuyor ve “Bu ne demek oluyor?” diyor.


O’Hearn bunu şöyle yanıtlıyor: “Üzerinize atlarlar. Güzel bir kadın öne çıkıyor… ayrı duruyor. Onu özleyemezsiniz. Ama aslında o kişiyi asla görmüyoruz. Güzellik kabuğunu görüyoruz. Güzellik bariyeri tarafından engelleniyoruz esasında.”


O’Hearn, “Dışarıdan gözlerimizi kamaştırıyor, ama asla içeri giremiyoruz” diyerek konunun özüne iniyor.


Bu sadece fiziksel olarak çekici insanları nasıl gördüğümüz için geçerli olan bir durum değil. Rolleri, meslekleri, sosyal hiyerarşiyi, ırkı, cinsiyeti, cinsel yönelimi, siyasi partiyi görme eğilimindeyizdir, ancak bu yüzeysel kılıfların arkasındaki kişiyi değil…


“Bazı insanların olmamı tercih ettiğinden daha azı olduğumun farkındayım, ancak çoğu insan gördüklerinden çok daha fazlası olduğumun farkında değiller.” Douglas Pagels

Benzer şekilde, resimlerim ve yazılarım üzerinde hissettiğim yaratıcı kaygı gibi, duygularımızın yüzeyine odaklanma eğilimindeyiz. Çok aşağılara uzanan kökleri anlayamayarak, bir şeylerin yüzeyinde takılıp kalırız.


Yeraltında neler olduğunu görmüyoruz

Köpeklerle yaptığım akşam yürüyüşünün sonlarına doğru parkta yaşlı bir ağaca rastladık. Karmaşık iç içe geçmiş yüzeydeki kökleri, yerin derinliklerine ulaşarak, uzaklara yayılan yaşamı sürdüren dallardan oluşan bir ağ haline gelmişti.


Kökler, kökenler ve bugün bizi besleyen her şey hakkındaki düşüncelerimden habersizce, köpekler çimenlerin üzerinde yuvarlanıyordu. Giydiğimiz birçok yüzün ve başkalarının bizi algılama biçimlerinin ardındaki gerçekler ve gerçek olan her şey…


“Bir an için bir ağaç düşünün. Ağaçlar ne kadar güzel görünse de, kök saldıkça yeraltında neler olduğunu göremeyiz. Ağaçlar, güçlü bir şekilde büyümek ve güzelliklerini üretmek için derin kökler geliştirmelidir. Ancak derinlerdeki köklerini göremeyiz. Biz sadece güzelliği görür ve tadını çıkarırız. Aynı şekilde içimizde olup bitenler ağacın kökleri gibidir.” Joyce Meyer

Zor geçen günümü düşündüm. Yaratıcılık kaygımı düşündüm. Aslında bu daha iyi resimler ve edebi başarıdan çok, tam zamanlı yazı yazma ve sanatsal yaşama geç başladığım için biraz pişmanlıktı.


Polislik kariyerimde başarılı olmuş ve gurur duymuş olsam da, her zaman meraklı bir parçam oldu. Yazım ve sanatsal eserlerim bugün nerede ve nasıl olurdu, çok daha önce başlasaydım? diye de düşünmeden edemiyorum.


Ama yine de, bir ömür boyu polislikten elde edilen yaşamsal deneyimleri ve bilgelik olmasaydı, belki de yazılarım derinlik ve anlayıştan yoksun olurdu.


Yenilmez bir yaz mevsimi

Applebee’nin restoranındaki neşeli, kör bir adam bana kendine acıma konusunda bir bakış açısı kazandırdı. Yaşlı bir ağacın boğumlu kökleri bana derinlerde olanların daha önemli olduğunu hatırlattı.


Herkesin nereli olduklarının, kim olduklarının ve hayallerinin neler içerdiğinin hikayesini taşıyan kökleri vardır. Başkaları hakkında bunu hatırladığımızda daha iyi hissederiz.

Dışarıyı gördüğümüzde ve onların köklerini beslemeye yardım ettiğimizde azizliğe yakın bir noktaya ulaşırız. Aile üyelerimiz, sevdiklerimiz, arkadaşlarımız ve hatta bize yabancı da olsalar, fark etmez…


Karikatür, by John P. Weiss

Kendimize ait kökleri nasıl besleriz? En eski rüyalarımızı hatırlayarak mı? İçimizdeki çocuğun bir kısmının yüzeye çıkmasına izin vererek mi? En derin tutkularımızın peşinden, bunun zevki için, onay veya finansal başarı kaygısı duymadan mı?

Başkalarına ait kökleri nasıl besleriz peki? Onlara pür dikkatimizi vererek mi? Hayatlarına, tutkularına ve hayallerine ilgi göstererek mi? Sevgi, bağışlama, tavsiye ve teşvik göstererek mi?

“Sevdiğiniz bir insanın yüzündeki mutluluğun parıltısını bir kez gördüğünüzde, bir erkeğin çevresindeki yüzlerde o ışığı uyandırmaktan başka bir mesleği olmadığını bilirsiniz. Kış mevsiminin derinlerinde içimde yenilmez bir yaz mevsiminin olduğunu keşfettim.” Albert Camus

Kendi hayatımızı ve başkalarının hayatlarını aydınlatma gücü her zaman içimizde olmuştur. Sorun şu ki, güvensizliklerimiz, yaralarımız ve bencil arzularımız, kalbimizdeki iyi şeylerle bir şekilde mücadele ediyor.

Er ya da geç hepimizin kötü günleri oldu ve olmaya devam edecek. Başkalarının daha kötü durumda olabileceğini bilsek bile, mücadelemizde hala acı çekiyoruz. Böyle günleri nasıl atlatabiliriz? Kendimizi ve değer verdiğimiz insanları nasıl yükseltebiliriz?

Köklerimizi hatırlayarak elbette. Bizi ayakta tutan, hayallerimizi besleyen, yenilmez yaz mevsimimizi bulmamıza yardımcı olan ve diğerlerindeki ışığı uyandırmamızı sağlayan iyi yönlerimizi hatırlayarak…


Ayrılmadan önce bir dakikanızı almak istiyorum…

Okuduğunuz için teşekkürler :)

Ben John P. Weiss. Karikatür çiziyorum, resim yapıyorum ve hayat hakkında makaleler yazıyorum. En son makalemi ve sanat çalışmalarımı görmeniz için ücretsiz e-posta bültenime buradan abone olabilirsiniz.


Sevgilerle,



  • Beyaz LinkedIn Simge
  • Beyaz Facebook Simge
  • Beyaz Heyecan Simge

BU İÇERİĞE EMOJİ İLE TEPKİ VER

bottom of page