Çoğunluğa Neden Boyun Eğiyoruz? Solomon Asch Deneyi ve Toplumsal Uyum
- Hüseyin GÜZEL
- Sep 9
- 2 min read
Her birimiz farklı bilgi ve deneyimlere sahibiz. Bu da bizi benzersiz kılar ve bir konu hakkında farklı düşüncelere sahip olmamız gayet doğaldır. Ancak, dünya genelinde yaygın olan toplum baskısı ve sürü psikolojisi kararlarımızı derinden etkiler. Bireyler, sosyal ortamlarda maruz kaldıkları uyum baskısı yüzünden kendi fikirlerini bir kenara bırakıp çoğunluğun davranışına uymaya eğilim gösterir.

1953 yılında Polonya asıllı Amerikalı sosyal psikolog Solomon Asch, insan davranışının en temel sorularından birine cevap arıyordu: Bir birey, grubun etkisi altında ne kadar değişir?
Bu soruyu test etmek için Asch, beş üniversite öğrencisini basit bir deney için bir araya getirdi. Katılımcılara, "algı üzerine bir çalışma" yapılacağı söylendi. Masanın etrafına oturan öğrencilere arka arkaya iki kart gösterildi. Bir kartta tek bir çizgi vardı, diğerinde ise farklı uzunluklarda üç çizgi. Görevleri basitti: Hangi üç çizgiden hangisinin tek çizgiyle aynı uzunlukta olduğunu söylemek.
Ancak öğrencilerin bilmediği bir şey vardı: Asch, aslında onların algısını değil, toplumsal baskıya karşı nasıl tepki verdiklerini ölçüyordu.

Deney, basit bir çizgi kıyaslamasıyla başladı. Şekilde gördüğünüz gibi, 1. karttaki C çizgisi ile 2. karttaki tek çizginin eşleştiği ilk bakışta anlaşılıyordu. Katılımcılar, oturma sırasına göre sesli yanıtlar veriyor, ilk denemelerde herkes kolayca doğru cevabı söylüyordu. Ortada bir anlaşmazlık yoktu ve her şey yolunda görünüyordu.
Ancak, üçüncü deneme ile birlikte garip bir şey oldu.
İlk denek, bariz bir şekilde yanlış olan bir cevap verdi. Örneğin, herkesin C olduğunu bildiği çizgiye A dedi. İkinci, üçüncü ve dördüncü denekler de aynı yanlışı tekrarladılar. Çünkü onlar, Asch'in deneyi için önceden anlaşmış olan "yalancı deneklerdi".
Şimdi sıra, olan bitenden habersiz olan beşinci deneğe gelmişti. Kendisinden önceki herkesin yanlış cevabı bilerek verdiğini gören bu öğrenci şaşkınlık içindeydi. Ne yapacaktı? Kendisinin gördüğü doğru cevabı mı söyleyecekti, yoksa grubun yanlış kararına mı uyacaktı?
Sonuçlar şaşırtıcıydı: Bu koşullar altında, deneklerin %35'i doğruyu bildiği halde topluluğa uyarak yanlış cevabı verdi. Elbette bu aynı zamanda deneklerin %65'inin grup baskısına direndiğini de gösteriyordu.
Peki insanlar niçin uyma davranışı gösterirler?
Bir uyum durumuyla karşı karşıya kaldığımızda, sadece tek bir baskı altında değil, birçok farklı kaynaktan gelen bir baskı dalgasının içinde buluruz kendimizi. Bu baskıların altında yatan temel motivasyonları ikiye ayırabiliriz.
İlk olarak, gruba ve kendimize duyduğumuz güven derecesi belirleyicidir. Grubun ne kadar bilgili olduğunu düşünüyorsak, onların kararlarının doğru olduğuna inanma olasılığımız artar. Bu durum, kendi muhakememizi sorgulamamıza ve doğruyu bildiğimiz halde bile grubun kararına katılmamıza neden olabilir.
İkinci olarak, gruba benzeme ve onlardan farklı olmama arzusu devreye girer. Bu, özellikle gelişim psikolojisinin merkezinde yer alan bir konudur ve ergenlerin akranları tarafından kabul görme ihtiyacını çok net bir şekilde açıklar. Ancak bu arzu sadece ergenlere özgü değildir. Yetişkinler de iş yerinde veya sosyal çevrede dışlanmamak için kendi düşüncelerine aykırı davranabilirler.
Amerikan filmlerinde sıkça gördüğümüz bir senaryo, bu olguyu mükemmel bir şekilde özetler: Masum bir çocuğun, kötü çocuklardan oluşan bir gruba kabul edilmek uğruna zorbalık yapmaya zorlanması. Bu örnek, bireyin ait olma arzusunun, onun kendi ahlaki pusulasını ne kadar zorlayabileceğini ve bir grup içindeki uyum baskısının ne kadar güçlü olabileceğini çarpıcı bir şekilde gösterir.
Referans kaynak: bolkafein.com
The Solomon Asch experiment shows how social pressure often leads people to conform, even when they know something is wrong. We tend to bow to the majority because cohesion feels safer than standing out, and group acceptance can outweigh individual judgment. It highlights the balance between independence and the human need for belonging. cheapsmmpanel