YG Ekipman Bakımında Unutulan Tehlike: Beton Temelleriyle İlgili Hasarlar
- Hüseyin GÜZEL
- 21 minutes ago
- 12 min read
YG ekipman temelleri (trafolar, kesiciler, ayırıcılar, CT’ler, VT’ler vb.) ve iletim kuleleri, direkler gibi diğer unsurlar, bakım sırasında ve durum izleme açısından genellikle göz ardı edilir. Bu ihmal, uzun vadede ciddi maliyet sorunlarına ve elektrik kesintilerine yol açabilir. Bu teknik makale, bir temeldeki veya onu oluşturan malzemelerdeki olası hasarların nedenlerini incelemektedir…

Kolaylık sağlamak adına, benzer nedenleri genel olarak çatlama, kimyasal reaksiyon, fiziksel reaksiyon, donma ve tasarım ile yapım hataları gibi gruplar halinde ele alacağız. Mümkün olduğunca, her bir hasar türünün karakteristik özellikleri vurgulanacaktır.
Temel Betonundaki Olası Hasarların Nedenleri:
Kurutma Büzülmesi
Plastik Yerleşim
Plastik Çatlama
Termal Çatlama
Asit Reaksiyonu
Alkali Agrega Reaksiyonu (AAR)
Karbonatlaşma
Klorür Reaksiyonu
Efloresans (Çiçeklenme)
Tuz Kristallenmesi
Sülfat Reaksiyonu
Agrega Sağlamlığı
Donma-Çözülme
Permafrost (Donmuş Toprak)
Donma Kuvvetleri
Saplama Çelik Konstrüksiyon
İnşaat Hataları
1| Çatlama
Betonda çatlama, oluşan çatlakların hem boyutunu hem de kapsamını etkileyen birçok faktörden etkilenir. Aktif, yani uzunluk ve genişlikte artış (aktif çatlaklar) veya uzunluk ve genişlikte önemsiz değişiklik (pasif çatlaklar) olsun, çatlağın doğası olası onarım seçeneklerinde kritik öneme sahiptir.
Beton temellerde aşağıdaki nedenlerden dolayı çatlama mümkündür:
Klorür gibi agresif minerallerin sebep olduğu erken yaşta çatlama,
Reaktif agregalar,
Sülfat reaksiyonu,
Donma-çözülme,
Donatı korozyonu,
Zemin yerleşimi ve
Yetersiz tasarım ve/veya kötü inşaat yapımı.
2| Erken Yaşta Çatlama
YG (Yüksek Gerilim) ekipmanlarının yapısal bütünlüğünü sağlayan beton temellerin dayanımı, tesislerin uzun ömürlü ve güvenli işletilmesi için kritik öneme sahiptir. Bakım süreçlerinde genellikle göz ardı edilen bu temel yapılar, çoğu zaman dökümün erken yaş aşamalarında oluşmaya başlayan çeşitli çatlak türlerine maruz kalır. Beton henüz tam sertleşme evresine girmeden veya ilk birkaç hafta içinde meydana gelen bu erken yaş çatlakları, ilerleyen dönemlerde dayanıklılığı ve sızdırmazlığı ciddi şekilde tehlikeye atabilir. Bu bölümde, betonun prizlenme ve ilk kürlenme süreçlerinde ortaya çıkan; kurutma büzülmesi, plastik yerleşim, plastik çatlama ve termal çatlama gibi temel hasar mekanizmalarını ve bunların temel altındaki donatı düzenlemesiyle olan ilişkilerini detaylı olarak inceleyeceğiz. Bu erken hasar türlerinin doğru teşhisi ve önlenmesi, temel betonun hizmet ömrünü maksimize etmek için hayati öneme sahiptir.
2.1| Kurutma Büzülmesi
Kuruma büzülmesi çatlakları, özellikle rüzgar ve güneş etkisine maruz kalan beton yüzeyin kürlenmeden önce erken kuruması sonucu oluşur.
2.2| Plastik Yerleşim
Taze beton, katı maddelerin suda süspansiyonudur; kalıplara yerleştirildiğinde, katı maddeler çökme eğilimindedir. Katı maddelerin çökmesi, temel altı donatıları gibi engeller tarafından engellenirse, çöken katı maddeler engellerin üzerinden katlanarak çatlaklar oluşma eğilimindedir.
Bu çatlaklar sıklıkla donatı düzenlemesini yansıtır.
2.3| Plastik Çatlama
Beton prizini almadan önce suyun buharlaşmasına izin verilirse, temel pedlerinde buna bağlı bir çatlak türü oluşabilir. Betonun üst katmanının hacminde meydana gelen azalma, genellikle hızla daralıp nadiren pedlere nüfuz eden, ancak çok geniş görünebilen çatlaklara yol açar. Bazı durumlarda, donatıya kadar ve hatta daha da derine nüfuz edebilirler.
2.4| Termal Çatlama
Erken yaş termal çatlaması, bağlayıcıların hidratasyon ısısının salınımıyla ilişkili olan bir sıcaklık zirvesinden soğuma sırasında büzülmenin kısıtlanmasından kaynaklanır. Erken yaş termal çatlaması ince kesitlerde birkaç gün içinde meydana gelirken, büyük kesitlerde gelişmesi birkaç hafta sürebilir.
Beton hala "plastik" iken (plastik çökme gibi) veya beton ortam sıcaklığına soğuduktan sonra oluşan herhangi bir çatlama, erken yaş termal çatlaması olamaz.
Şekil 1, erken yaş termal çatlamanın yetersiz saplama uzunluğu ile birlikte delinmiş bir beton şaft temeli üzerindeki etkisini göstermektedir.

3| Kimyasal Reaksiyon
Beton temellerde, ilk döküm aşamasından çok sonra, dış çevre ve yer altı suyu etkileşimleriyle tetiklenen çeşitli kimyasal reaksiyonlar meydana gelebilir. YG (Yüksek Gerilim) ekipmanlarının maruz kaldığı zorlu ortamlar ve zamanla betonun içine sızan zararlı maddeler, temelin uzun vadeli dayanımını sinsi bir şekilde aşındırır. Asit reaksiyonu, Alkali Agrega Reaksiyonu (AAR), karbonatlaşma, klorür iyonu varlığı, efloresans (çiçeklenme), tuz kristallenmesi ve sülfat reaksiyonu gibi hasar mekanizmaları, betonun kimyasal yapısını bozarak gözenekliliği artırır, çimento matrisini zayıflatır ve gömülü donatı çeliğinde korozyon riskini tetikler. Bu hasarların birçoğu (özellikle AAR ve sülfat reaksiyonu) genleşmeye neden olarak belirgin çatlaklara ve betonun ufalanmasına yol açar. Bu bölümde, trafo merkezlerinin yapısal bütünlüğünü tehdit eden bu kritik kimyasal bozulma süreçleri ve bunların beton temeller üzerindeki yıkıcı etkileri detaylı olarak incelenecektir.
3.1| Asit Reaksiyonu
Asit reaksiyonu, yalnızca beton düşük pH'lı suyla (pH < 5,5) temas ettiğinde meydana gelebilir. Asidik su, organik asitlerin (turbalı alanlarda) veya inorganik asitlerin (maden alanlarında) yeraltı suyunda çözünmesiyle oluşur.
Asit, çimento matrisindeki alkali bileşiklerle reaksiyona girerek bunları çözer ve uzaklaştırır, böylece beton hamurunu zayıflatır ve gözenekliliğini artırır.
3.2| Alkali Agrega Reaksiyonu (AAR)
Alkali agrega reaksiyonu, alkali-silika, alkali karbonat veya alkali silikat reaksiyonu nedeniyle meydana gelebilir ve bunların arasında en yaygın olanı alkali silikat reaksiyonudur. Alkali silikat reaksiyonu, beton gözenek çözeltilerindeki alkali hidroksitler ile agregadaki belirli silika türleri arasındaki <a href="https://electrical-engineering-portal.com/fire-behaviour-construction-safety-precautions-cables-conductors">kimyasal reaksiyon</a> sonucu oluşur ve bu reaksiyon alkali-silika jel oluşturur. Jel suyu emip şişebildiği için, agrega ve çimento hamurunun çatlamasına ve bozulmasına neden olan iç gerilimler oluşturur.
Reaksiyonun gerçekleşmesi için aşağıdaki koşulların aynı anda sağlanması gerekir:
Yeterince güçlü bir alkali gözenek çözeltisi mevcut olmalı,
Hassas aralıkta bulunan önemli oranda reaktif agrega bulunmalı,
Betonda yeterli nem bulunmalıdır.
Genleşme betonun her yerinde eşit değildir ve bu da beton yüzeyinde belirgin harita çatlamasına neden olur. AAR'nin bir trafo merkezi yapı temeli üzerindeki etkisini gösteren Şekil 2'ye bakın.
Şekil 2 – Kimyasal reaksiyon: Alkali Agrega Reaksiyonunun bir trafo merkezi yapı temeli üzerindeki etkisi, belirgin harita çatlamasına dikkat edin.

3.3| Karbonatlaşma
Atmosferde bulunan karbondioksit, beton gözenek sıvılarında çözünerek karbonik asit üretir. Karbonik asit, çimento hidratlarıyla reaksiyona girerek kalsiyum karbonat, silika jel, alümina ve demir oksit üretir. Bu reaksiyon, çimento hamurunun alkalinitesinin tamamen kaybolmasına ve betona gömülü çelik yapı elemanları için ciddi sonuçlara yol açar.
Betonun geri döndürülemez şekilde büzülmesi, beton yüzeyinde çatlaklara neden olabilir.
3.4| Klorür Reaksiyonu
Yeraltı suyundan, kirlenmiş agregalardan veya yıkanmamış deniz agregalarından gelen klorür iyonları, çimento alüminat macunu ile reaksiyona girebilir ve reaksiyon ürünleri genleşmez, bu nedenle çimento hamurunda çatlama meydana gelmez.
Ancak, 3.6 Tuz Kristalizasyonu bölümünde açıklandığı gibi kristalleşme etkileri mevcut olmadığı sürece, klorür iyonları betonun gözenek çözeltilerine yayılabilir ve böylece gömülü çelik yapıların korozyonuna neden olabilir.
3.5| Efloresans (Çiçeklenme)
Çiçeklenme, betonun içinden yüzeye doğru su akışı nedeniyle tuzların beton yüzeyinde birikmesidir. Yüzeyde oluşan buharlaşma, çözünmüş tuzların kristalleşmesine neden olur.
Genellikle gözenekli malzemeye işaret eder ve genellikle yüksek tuz konsantrasyonlu alanlardaki temellerde yaygın olan çatlaklar/çıkıntılar ile ilişkilendirilir.
3.6| Tuz Kristallenmesi
Tuz çözeltileriyle (sülfat ve klorür) doymuş beton, dönüşümlü ıslanma ve kuruma dönemlerinde kristalleşme hasarına uğrayabilir. Gözenek çözeltilerinden su buharlaştıkça, tuzlar yoğunlaşır ve gözenek boşluğunda kristaller oluşmaya başlar.
Genleşme engellendiği için, ortaya çıkan gerilmeler çimento hamurunu bozarak betonun yüzeyine paralel olarak sık çatlaklara veya delaminasyonlara neden olur.
3.7| Sülfat Reaksiyonu
Yeraltı suyundaki sülfat tuzu çözeltileri, çimento hamurundaki hidratlı kalsiyum alüminat ile reaksiyona girer. Reaksiyon ürünleri (alçıtaşı ve kalsiyum trisülfoalüminat), orijinal bileşiklerden önemli ölçüde daha büyük hacimler kaplar. Oluşan iç gerilmeler, çimento hamurunun bozulmasına yol açar.
Tepkimeyle ilişkili olarak, gözenek sıvılarının alkalinitesinde artış meydana gelir ve bu durum, agrega alkali reaktif ise ciddi sonuçlara yol açabilir. Sülfatların neden olduğu beton reaksiyonu, yüzeyde kademeli çatlama/delaminasyon ile birlikte beyazımsı bir görünüme sahiptir ve bu da betonu genellikle ufalanabilir yumuşak bir hale getirir.
Beton veya çimento harcının reaksiyona gireceği su agresifliğinin gösterge seviyeleri (özel önlemler alınmadığı sürece) Tablo 1'de verilmiştir.
Tablo 1 – Su Agresifliğinin Gösterge Seviyeleri
Şekil 3, 4 ve 5, sülfat reaksiyonunun beton üzerindeki etkilerini göstermektedir.
Şekil 3 – Bir termik santraldeki kömür taşıma sistemi

Şekil 4 – Zemin Seviyesi Geri Kazanım Konveyörleri için Boş Kasnaklar ve Yapısal Destek Sistemi. Dairesel beton destek ayakları bu yapısal sistemi taşır ve konveyörün her iki tarafında aralıklı olarak yerleştirilmiştir.

Şekil 5 - Sülfat Reaksiyonu Altında Dairesel Beton İskelelerin Bozulması:
(a) Dairesel Beton İskelede Beton Reaksiyonu: Bozulma, yağmur suyu drenajının dökülen kömürle birlikte, boyuna daralma durumundan da anlaşılacağı üzere sülfatlar oluşturduğu zemin yüzeyine yakın yerlerde daha yaygındır. Ayrıca, bozulma ürünü yıkanarak alttaki betonu sülfatlara maruz bırakır.
(b) Dairesel Beton Destek İskelesinde Sülfat Reaksiyonu: İskele boyunca yapılan kazı, zemin yüzeyinin altındaki bozulmanın boyutunu ortaya çıkarmıştır.

4| Fiziksel Reaksiyon
Beton temellerin uzun vadeli performansı, maruz kaldığı fiziksel çevresel streslere karşı gösterdiği dirençle doğrudan ilişkilidir. Özellikle YG (Yüksek Gerilim) tesislerinin bulunduğu sert iklim ve zorlu coğrafyalarda, betonun iç ve dış yapısı sürekli olarak mekanik gerilimlere maruz kalır. Fiziksel tepkimeler kategorisi altında incelenen agrega sağlamlığı yetersizliği ve donma-çözülme döngüleri, betonun yüzeyinden başlayarak derin katmanlarına kadar inebilen ciddi çatlaklara, parçalanmaya ve kireçlenmeye neden olur. Bu hasarlar, zamanla temelin bütünlüğünü tehlikeye atar ve gömülü donatının korozyonuna zemin hazırlar. Bu bölümde, temellerde meydana gelen bu fiziksel bozulma süreçlerinin mekanizmalarını ve yapısal dayanıklılığa etkilerini inceleyeceğiz.
4.1| Agrega Sağlamlığı
Sağlam olmayan agregalar, yani donma ve çözülme, sıcaklık değişiklikleri veya alternatif ıslanma ve kuruma nedeniyle hacimdeki büyük değişikliklere dayanamayan agregalar çeşitli sorunlara yol açabilir. Bu sorunlar, bölgesel kireçlenmeden, betonun önemli bir derinlikte ciddi yüzey çatlaklarına ve parçalanmasına kadar değişebilir.
Hassas agregalar arasında gözenekli çakmaktaşı veya çakmaktaşı, bazı şistler, maden atıkları, genleşen kil tabakalı kireçtaşları ve kil içeren diğer malzemeler bulunur.
4.2| Donma-Çözülme
Betonun donma-çözülmesi, beton yüzeyinin göllenmesine neden olur. Bu, suyun beton gözeneklerinde donmasıyla oluşan genleşme gerilmelerinden kaynaklanır ve bu da yüzeye paralel bir dizi ince çatlağın oluşmasına neden olur.
Şekil 6, aşırı iklim koşullarında betonun aşırı aşınması nedeniyle bir iletim kulesi temelinde oluşan çatlamanın ve ardından donatı korozyonunun etkisini göstermektedir.
Şekil 6 – Fiziksel Reaksiyon: Aşırı iklim koşullarında hava koşullarına bağlı beton çatlaması ve donatı korozyonu

5| Donma
Adfreeze (donma) olayı, aşırı düşük sıcaklıkların ve zemin koşullarının bir araya gelerek bir kulenin çökmesine neden olabilecek kadar büyük don kabarması sorunlarına yol açtığı kuzey ülkelerinde meydana gelir.
5.1| Permafrost (Donmuş Toprak)
Permafrost, bir metrekare ile hektar veya daha büyük boyutlarda ve 3 metreden daha az derinlikten yüz metre veya daha fazla derinliğe kadar değişen <strong>dağınık "adalar"</strong> şeklinde oluşabilir. Permafrostun oluşumunda sabit bir düzen yoktur ve bir kule sahasındaki zeminin yalnızca bir kısmının permafrosttan etkilenmiş olması alışılmadık bir durum değildir.
Donmuş topraklar, buz kapanımları ve buz mercekleri içeren siltli kil topraklar olabilir.
Permafrosttan etkilenen siltli kil toprakları, zemin donmuş halden çözülmüş hale geçerken belirgin değişikliklere uğrayabilir. Donmuş halde, topraklar yüksek taşıma kapasitelerine sahiptir. Ancak çözülme sırasında, toprak parçacıkları arasındaki kohezyon kuvvetleri, özellikle buzun çimentolaşma kuvvetleri, aniden değişir. Buz mercekleri ve kalıntılar, nispeten sert katılardan, toprağın kendi ağırlığının etkisi altında bile kolayca yer değiştirebilen bir sıvıya dönüşür ve bu da toprak yapısında ani bir değişikliğe ve mukavemette ciddi bir azalmaya neden olur.
Çözülen zemin, mekanik özelliklerdeki değişime ek olarak, homojen olmayan bir şekilde çökecektir. Çökme, temel olarak, zeminin kendi ağırlığının etkisi altında konsolidasyonundan kaynaklanan deformasyondan kaynaklanır. Tasarımları, çözülen zeminin temelin altından çıkmasına izin veren yapıların temelleri altında daha büyük çökmeler beklenebilir.
Özellikle olumsuz koşullar altında, çözülen zeminin konsolidasyonundan kaynaklanan bir kule sahasındaki farklı zemin çökmeleri 150 mm ile 600 ila 900 mm arasında değişebilir.
5.2| Donma Kuvvetleri
Toprak suyunun donması ve buz merceklerinin oluşması, zeminin şişmesine neden olur ve bu zemine dayanan veya donma kuvvetleriyle zemine yapışan temel elemanları yüksek gerilimlere maruz kalabilir. Temellerin alt yüzeylerine etki eden doğrudan kaldırma kuvvetleri, genellikle temellerin normal don derinliğinin altındaki bir derinliğe yerleştirilmesiyle en aza indirilebilir veya üstesinden gelinebilir.
Ancak bu, aktif tabakadan zemin yüzeyine uzanan ve donma bağı aracılığıyla temel elemanlarına iletilen kaldırma kuvvetlerini ortadan kaldırmaz.
Kaldırma kuvveti, yapının tolere edebileceği hareket miktarıyla da ilişkilidir. Yapının zemin kaldırma yönünde hareket etmesine izin verilirse kuvvetler azalır; diğer yandan, yapı elemanları sınırlandırılırsa, <strong>donma kuvvetleri bağlantılarda gerilim tersinmelerine ve temel elemanlarında doğrudan ve eğilme gerilimlerine</strong> neden olabilir. Bu gerilimler oldukça önemli olabilir ve tasarımda hesaba katılmazlarsa ciddi sonuçlar doğurabilir.
Donma penetrasyon hızı, donma kuvvetlerinin büyüklüğünü de etkiler. Don kabarması nedeniyle temellerde meydana gelen bozulmalar tespit edilmeli ve buna göre müdahale edilmelidir.
Şekil 7, don kuvvetlerinin gergili bir kule çelik ızgara temeli üzerindeki etkilerini göstermektedir.
Şekil 7 – Hasarlı ızgara temelinin kaldırılması: Don kuvvetlerinin neden olduğu hasar

6| Güçlendirme (Takviye) Korozyonu
YG (Yüksek Gerilim) ekipmanlarının beton temellerinde meydana gelen hasarların en tehlikelisi ve yapısal bütünlüğü en çok tehdit edeni, gömülü donatının (takviye çeliğinin) korozyonudur. Beton normal şartlarda sahip olduğu yüksek alkalinite ile donatıyı pasif bir tabaka oluşturarak korur; ancak gözenekli beton örtüsü, klorür reaksiyonları, alkalinite kaybı ve çatlama gibi faktörler bu pasifliği bozar. Oksijen ve nemin varlığında başlayan korozyon süreci, çelik hacminde önemli bir artışa (pas oluşumu) yol açar. Bu genleşme, betonun çekme dayanımını aşarak donatı boyunca ilerleyen çatlaklara ve betonun dökülmesine neden olur. Donatı kesit alanındaki bu azalma, temelin taşıma kapasitesini ciddi şekilde düşürerek yapısal güvenliği tehlikeye atar. Bu bölümde, donatı korozyonunun temel nedenleri, mekanizması ve bu hasarın yapısal sonuçları detaylı olarak incelenecektir.
Donatı korozyonu aşağıdaki faktörlerden kaynaklanabilir:
Gözenekli beton örtüsü,
Kimyasal reaksiyon (örneğin klorür reaksiyonu),
Betonda alkalinite kaybı ve
Çatlama.
Nedeni ne olursa olsun, korozyon derecesi her zaman yetersiz beton örtüsü nedeniyle daha da kötüleşecektir. Betondaki donatı, yüzeyde ince bir demir oksit tabakasının oluşumuyla korunur ve ortaya çıkan pasiflik, betonun alkalinitesi tarafından stabilize edilir.
Korozyon, oksijen ve nem mevcut olduğunda ve metalin pasifliği kaybolduğunda meydana gelir. Çelik korozyona uğradığında, ortaya çıkan ürünler orijinal çelikten daha büyük bir hacim kaplar. Oluşan iç gerilmeler betonun çekme dayanımını aştığında, betonda çatlama ve dökülme meydana gelir. Donatı alanındaki herhangi bir azalma, önemli yapısal sonuçlara yol açabilir.
Donatı korozyonuyla ilişkili çatlaklar genellikle donatı yönüne paralel olarak ilerler. Bu sürecin gerçekleşmesi için oksijenin mevcut olması gerekir ve bu nedenle, topraktaki hava-nem aktivitesi bölgesinin altında korozyon hızı düşük olacaktır.
7| Manşon (Muf) / Perde ve Kaplama Betonu
Muf/Perde betonu, özellikle bacalarda, beton temelin üzerine bir su havzası veya bitiş oluşturmak için kullanılır. Kaplama betonu ise genellikle gömülü veya su baskınına maruz kalabilecek kule çelik konstrüksiyonunu korumak amacıyla eklenir.
Bu ikincil betonlama işlemi, ana beton kürlenip sertleştikten sonra gerçekleştirilir ve ana yapısal betondan daha gözenekli ve daha zayıf bir beton karışımı kullanılarak yapılır. Bu durum, ana yapısal beton ile bitirme betonu arasında zayıf bir bağ oluşmasına ve nem ile agresif maddelerin sızabileceği çatlakların meydana gelmesine neden olabilir.
Ayrıca, bitirme betonu kalitesiz bir malzemeyle yapılırsa, büzülme çatlakları da oluşabilir.
Kule ayağı/çıkıntısı ile Muf (Manşon)/Perde arasındaki arayüz, normalde kule ayağından aşağı akan nemin içeri sızmasına ve agresif maddeler için bir yol oluşturmasına olanak tanır. Manşon betonunun gözenekli yapısı nedeniyle, agresif maddeler kule çıkıntısıyla/ayağıyla reaksiyona girerek manşon içinde birikebilir.
Şekil 8, manşon betonu içindeki alt kule destek elemanının korozyonunu göstermektedir.
Şekil 8 – Beton ve destekler arasındaki sızdırmazlık maddesinin yetersiz uygulanması ve manşon betonunun kalitesiz olması, nemin içeri sızmasına neden olmuştur.

Şekil 9 – Manşon betonuna nem penetrasyonu nedeniyle destek açısının ciddi şekilde korozyona uğraması

8| Kule / Saplama veya Izgara Çelik İşleri Korozyonu
Kule/saplama veya ızgara çelik konstrüksiyonunun, gergi temel ankraj çubukları ve helezon vida ankraj şaftları dahil olmak üzere korozyonu, donatı korozyonu için açıklanana benzer şekilde meydana gelir. Daha önce belirtildiği gibi, korozyonun meydana gelmesi için oksijen ve nem mevcut olmalıdır. Bu kuralın istisnaları, yeraltı suyundaki klorürlerin varlığı ve bazı topraklardaki anaerobik bakteriyel korozyondur.
Korozyonun hızı ve kapsamı, kaplamasız çelik için metal yüzeyindeki demir oksit filminin pasifliğine veya galvanizleme gibi yüzey kaplamasının bütünlüğüne bağlı olacaktır.
Şekil 10, korozyonun bir çelik ızgara temeli üzerindeki etkisini göstermektedir.
Şekil 10 – 50 kV'luk bir kulenin genel görünümü – Monoblok ızgara temel korozyonu

9| Tasarım ve İnşaat Hataları
Tasarım ve inşaat hataları potansiyel olarak çok çeşitli öğeleri kapsasa da, bu aşamada yalnızca temel üzerinde uzun vadede olumsuz etkisi olan veya temelin yenilenmesini veya yükseltilmesini engelleyecek hatalar dikkate alınmalıdır.
9.1| Saplama Çelik Konstrüksiyon
Saplama çelik yapılarında, tasarım veya montaj hatalarından kaynaklanan yapısal kusurlar bulunabilir. Muhtemelen yanlış boyut ve/veya çok sayıda takoz ve bağlantı cıvatası tasarlanmış, tedarik edilmiş veya takılmış olabilir. Alternatif olarak, stub'ın yanlış uzunluğu tedarik edilmiş ve takılmış olabilir. Bu tür hataların meydana geldiği biliniyorsa veya şüpheleniliyorsa, temelin yenilenmesi gerektiğinde hatanın düzeltilmesi gerekecektir.
Şekil 1, yetersiz saplama uzunluğunun delinmiş bir şaft temeli üzerindeki etkisini göstermektedir.
9.2| İnşaat Hataları
İnşaat hatalarından kaynaklanan olası sorunlar arasında erken yaşta oluşan çatlaklar, benzer temel tipleri için bilinen işçilik sorunları veya inşaat çizimlerinin incelenmesinden kaynaklanan olası sorunlar (örneğin, baca tabanı ve baca temelleri için baca tabanı arayüzündeki inşaat derzi, yerinde dökme beton kazıklarda "boyun eğme", tasarımda varsayılan taban oyuğunun atlanması vb.) yer alır.
Diğer inşaat hataları arasında, yanlış ayarlama veya uygun test ekipmanının olmaması nedeniyle kazı tabanındaki toprak taşıma kapasitesinin doğru şekilde değerlendirilmemesi yer alır. Kazı tabanının tatmin edici bir şekilde hazırlanmaması veya toprağın bozulması nedeniyle varsayılan taşıma kapasitesinde bir düşüş meydana gelebilir. Bu durum, özellikle kör beton veya ithal granüler malzemenin maliyetinin aşırı yüksek olduğu ve ızgara temellerin doğrudan zemine kurulduğu uzak bölgelerde bir sorun olabilir.
Şekil 11, 12, 13 ve 14, inşaat hatalarının beton piramit ve baca üzerindeki etkilerini göstermektedir. Hatalar arasında betondaki zayıf inşaat derzleri, saplama ve takozların hizasızlığı, donatı hizasızlığı, kör betonun atlanması vb. yer almaktadır.
Alternatif olarak, olası sorunlar, aynı dönemde, aynı alanda veya benzer malzemeler (örneğin alkali reaktif agregalar) kullanılarak inşa edilen temellerden kaynaklanan bilinen veya şüpheli malzeme sorunlarıyla ilgili olabilir.
Şekil 11 – Beton bacadaki kötü bir inşaat derzinin detayı

Şekil 12 – Saplama ve takozların hizasızlığı

Şekil 13 – Beton bacadaki saplama ve donatıların hizasızlığı

Şekil 14 – İnşaat hatası

10| İletim Şirketlerinin Performans Değerlendirme Raporu (PDF)
Ulusal Elektrik Gücü Düzenleme Kurumu tarafından hazırlanan İletim Şirketlerinin Performans Değerlendirme Raporu’nu indirebilirsiniz.
Referans Kaynak: Refurbishment And Upgrading Of Foundations, Cigre






