top of page

Blog Posts

Eski Şeylerden Öğrenilecek Gerçekler Var

Writer: Hüseyin GÜZELHüseyin GÜZEL

Artık üretmedikleri o şeye, o zamana ait bir parçaya sahip olmanın özlemini duyuyoruz... Masamın üzerinde, babamdan kalma eski bir Waterman dolma kalem duruyor. O kalemle yazılmış satırlar, babamın zarif bakır levha el yazısıyla üniversite yıllarımda bana gönderdiği haftalık mektupları süslerdi. Her cuma öğleden sonra, memleketten gelen tüm haberleri okuma heyecanıyla o mektupların gelmesini iple çekerdim.


My writing desk
Yazı masam. Tüm fotoğraflar John P. Weiss'a aittir

Elbette, babamın mektuplarıyla birlikte gelen haftalık harçlığımı da dört gözle bekliyordum.


Bazen, arkadaşlarımla bira keyfi yapıp saatler gece yarısını gösterdiğinde, yurt odamın loş ışığında kitaplarımla baş başa kalırdım. İşte o anlarda, babamın mektuplarına uzanır, onun kusursuz el yazısının zarafetine dalardım. Satırların arasında, beni gülümseten minik karikatürler saklı olurdu çoğu zaman.


Belki de bu yüzden kalemim dans ediyor kağıdın üzerinde. Babamın ruhu, benimle birlikte nefes alıyor gibi.


Babamın el yazısı, akıllı telefonların hüküm sürmediği, sosyal medyanın sanal dünyasına hapsolmadığımız, kitapların gerçek birer dost olduğu, dolma kalemlerin kalbimizden satırlara döküldüğü o altın çağın mührünü taşıyordu.


Eskiden, el yazısı kişinin iç dünyasının bir yansımasıydı; karakteri, eğitimi ve hatta düşünce yapısı hakkında ipuçları verirdi.


Artık öyle değil maalesef.


Bugün, e-postalar ve kısa mesajlar, günümüzün iletişim araçları; ama el yazısının o sıcaklığını, o kişisel imzasını taşıyamıyorlar. Genç hanımların mektuplarındaki o hafif parfüm kokusu, artık sadece bir hayal.


Üniversite yıllarımda, posta kutum bazen zarif kırtasiye malzemeleri kullanan ve çoğu zaman en etkileyici parfümlerle bezenmiş genç hanımlardan gelen mektuplarla dolardı. O mektupları, gecenin ilerleyen saatlerinde eski bir ahşap puro kutusunda saklardım. O güzelim kırtasiyelerin, o zarfların dokunsallığını şimdi çok özlüyorum.


Bu tür şeyler artık eski kabul ediliyor, ancak anıları öyle değil.


O mektuplar, beni iletişimin daha yavaş aktığı ama anlamın daha derin olduğu o güzelim günlere götürüyor. Çünkü o zamanlar, mektup yazarken düşüncelerimizi özenle seçerdik.


O günlerde yazdığım mektupların bazıları ve aldığım mektupların bazıları minyatür sanat eserleri gibiydi.


Babamın eski Waterman'ı bu yüzden benim için çok değerli. Çünkü o kalem, zamanın daha yavaş aktığı, anların kıymetinin bilindiği bir geçmişi fısıldıyor bana.


Günümüzde her an, sonsuz bilgi bombardımanı, bitmek bilmeyen gürültü ve sürekli tekrarlanan içeriklerle dolu, çılgın bir 24 saat döngüsü içinde birbirine bağlanıyor.


 

Eski şeylerden öğrenilecek gerçekler var

Üniversite yıllarıydı... San Francisco'ya her gidişimizde, arkadaşımla birlikte Chinatown'ın o renkli sokaklarında kaybolur, dükkanları keşfe çıkardık. Benim favorim, eski kırtasiyelerdi. Raflarında, antika Sheaffer dolma kalemleri ve birbirinden şık kırtasiye malzemeleri olurdu. O zamanlar elektrikli daktilolar çok modaydı; indirimli seyahat daktiloları bile bulmak mümkündü


Deri günlükler, eskiz defterleri... İndirim reyonlarında bulduğum o defterler, benim için birer sırdaştı. Çizgi film kahramanlarım, kitaplardan aldığım notlar, rastgele düşüncelerim... Hepsi o defterlerde saklıydı. O defterleri açmak, geçmişimle yeniden buluşmak gibi.


Sayfalar zamanın nefesini tutmuş gibi. Geçmişin fısıltıları, duyguların yankıları canlanıyor içimde. Belki de bu yüzden masamda bunca eski şey var. Çünkü onlar, geçmişin bana gönderdiği küçük tebessümler.


Beni geçmişe götürüyorlar...


"Çok uzun zaman önce Lizbon'da yaşadım," dedi, şehrin adını yumuşak bir Portekiz aksanıyla, Leesh-boa diye telaffuz ederek. "Ama ondan önce, sevgili torunlarım, kabilem sadece ağaçların, kayaların ve akan suların olduğu kadim dağlardaydı. Eski şeylerden öğrenilecek çok şey var..." Duraksadı, kahverengi, küçülmüş eliyle Pete'in elini sımsıkı kavradı. "Peki sen biliyor musun gerçek ne, Pedrinho?" Henry Kuttner, Masters of Horror

Masamdaki o eski daktilo lambası... Üniversite gecelerimi, bitmek bilmeyen ödevlerimi, şafak sökene kadar daktilonun tuşlarına deli gibi basışımı getiriyor gözümün önüne.


Masamdaki mürekkep şişesi, babamın masasına bir yolculuk benim için. Orada, kalemlerini dolduran, ona mektuplar yazdıran mürekkep şişelerini görüyorum. Haberler, cesaret ve sevgi... Hepsi o mürekkep şişelerinde saklı sanki.


Babamdan gelen o eski mektuplardan birkaçını hala saklıyorum.


Bugünün e-postalar güzel olabilir, önemli olabilir, ama o eski mektupların yerini tutamazlar. Onların o kendine has dokusu, o özenle seçilmiş kelimeleri, o içtenliği hiçbir dijital mesajda bulamazsınız. Bir ayakkabı kutusuna saklasanız da, o el yazısının büyüsü asla kaybolmaz.


Eski şeyler bir tür ruha sahip...


 

Artık üretmedikleri şeye sahip olmak istiyoruz

İtalya seyahatimde, modern dünyanın cazibesine kapılmış, her köşede en yeni teknolojik ürünlerin, son model telefonların, elektronik cihazların ve şık seyahat çantalarının sergilendiği dükkanlara rastlıyordum. Ancak, bu kalabalığın arasında, zamanın unuttuğu bir köşede, eski bir kamera dükkanı tüm ihtişamıyla duruyordu. Etrafındaki kalabalık, sanki geçmişin büyüsüne kapılmış gibiydi.


"Artık üretmedikleri o şeye, o zamana ait bir parçaya sahip olmanın özlemini duyuyoruz..." Gina Barreca

Eski kameralarda insanlara çekici gelen bir şey var.


O kameralarda bir ruh vardı sanki. İşçilikleri, sadelikleri, zarafetleri... Günümüz kameraları gibi değillerdi. Onlar, fotoğrafçıyı düşünmeye, ayarlamaya, seçim yapmaya zorluyordu. Diyafram, ISO, enstantane... Hepsi birer seçenekti, birer meydan okumaydı.


Eski kameralar sizi gerçek bir fotoğrafçı olmaya zorluyordu.


Evet, biliyorum. Günümüzde en son kameraları ve post prodüksiyon yazılımlarını harika bir etki yaratarak kullanan birçok iyi dijital fotoğrafçı var. Yine de, neden Ansel Adams'ın çalışmalarını daha nefes kesici buluyorum? Vivian Maier'in eski Rolleiflex sokak fotoğrafları neden günümüzün renkli, aşırı işlenmiş görüntülerinden daha etkileyici geliyor bana?


Belki de eski araçlar insanlığımızla daha yakın bir bağ kurmamıza yardımcı oldular...


 

Günümüzde çoğu insan yeni şeylerin peşinde

Bu makaleyi verimli iMac'imde yazarken, oğlumun yatak odasından gelen daktilo tuşlarının takırtısı beni alıp götürüyor. Eski daktilolarımızla oynamaya başladı ve şimdi resmen bağımlısı oldu. Eşim de yeni şeritler, parçalar sipariş etti bile.


Oğlum (26 yaşında) tuşların fizikselliğini ve çıkardıkları tatmin edici sesleri seviyor. Ayrıca sonucu da seviyor, daktilo edilmiş kelimelerle dolu gerçek bir sayfa.


Garip bir şekilde tatmin edici.


"Günümüzde pek çok insan yeni evlerin, yeni arabaların, yeni eşyaların peşinde koşuyor. Ama nedense eski olanların, o hatıralarla dolu evlerin, arabaların, eşyaların değerini unutuyoruz. Oysa ki o eski eşyaların yenilerde olmayan bir ruhu var: tarihleri, kültürleri...
Herkes kendi penceresinden bakar hayata. Yeni şeyler insanı mutlu eder, evet, ama o mutluluk ne kadar sürer? Yeniliklerin büyüsüne kapılmak yerine, biraz durup düşünmek gerek.
Tıpkı anne babam gibi, bazı insanlar eski şeylere gönülden bağlıdır. Çünkü o eşyalar, onlara geçmişten izler, duygusal bağlar taşır.
Annemle babam da memleketimizdeki o eski evde kalmayı seçtiler. Çünkü o ev, onların alın teriyle, sevgiyle inşa ettikleri bir yuva. Annemin en güzel şiirlerini yazdığı, babamın hastalarına şifa dağıttığı bir ev. İçinde kitapların, kültürün, anıların, hatta çatlakların bile bir tarihi var." Avijeet Das

Eski şeylerden öğrenilecek gerçekler vardır.


Bize yavaşlamamızı hatırlatır. Bize daha basit şeylerde bulunan huzuru gösterirler. Bizi geçmişe, sevgili ebeveynlerimizin ve atalarımızın hayallerinin peşinden koştuğu ve bize çok şey armağan ettiği yere götürürler.


Ve bu yüzden oğlumun o eski Remington'da yazı yazmasını dinlerken gülümsüyorum. Çünkü tuşlara her bastığında geçmişi canlandırıyormuş gibi. Sanki zamanda geriye yolculuk yapmışız gibi.


Ve bir süreliğine posta kutumuza bakıyorum ve babamın mektuplarından birinin oraya düştüğünü hayal ediyorum. En sevdiği Parker mürekkebiyle dolu, Waterman dolma kalemiyle yazılmış.


Bir mektup bir şekilde uzay ve zaman kurallarını aşar. Belki de göklerden gelen bir mektup...


Şu sözlerle, "Sevgili Johnny, seni özlüyorum. Sevgilerimle, Baban."


Comentarios

Obtuvo 0 de 5 estrellas.
Aún no hay calificaciones

Agrega una calificación*
  • Beyaz LinkedIn Simge
  • Beyaz Facebook Simge
  • Beyaz Heyecan Simge

BU İÇERİĞE EMOJİ İLE TEPKİ VER

bottom of page