top of page

Blog Posts

Evren düşündüğümüzden daha mı yaşlı?

Evren tamı tamına 13.8 milyar yıl yaşında. Bunu ölçmek için sayısız gözlem yapıldı. Üstelik birbirinden bağımsız ölçüm yöntemleri kullanılarak. Hepsi de bizi 13.8 milyar yıl sonucuna götürdü. Yani çoook uzun zamandır bilim insanları bu sayıda hem fikir.



Fakaaat… Geçtiğimiz günlerde garip bir haber çıktı. Malum, JWST’nin fırlatılmasının ardından bir takım yeni gözlemler elde etmeye başladık. Şu zamana kadar elde ettiklerimizden çok daha kaliteli ve detaylı gözlemler bunlar! O yüzden yeni keşifler barındırıyor. Ve geçtiğimiz günlerde yayınlanan şu makale, JWST’nin çoook uzak galaksilere dair bir gözlemine dikkat çekti. Vardığı sonuç şuydu: Evren 13.8 milyar değil, 26.7 milyar yıl yaşında!


Şimdi size böyle bir haber duyduğunuzda arkaplanda, o lobide neler döndüğünü çıtlatacağım ;)



EVRENİN YAŞI NASIL ÖLÇÜLÜR?

Yani bir kere evrenin yaşını nasıl ölçersiniz ki? Biz kendi yaşımızı doğduğumuz günden beri sayıyoruz, bir yerlere kayıtlara geçiyor, gören birileri falan da var. Ama evrenin başlangıcı, e her şeyin başlangıcı. Onu sayacak kimse yok. Fakat zamanı geriye sarabiliriz! Evrenin genişlediğini gözlüyoruz ve bu genişlemenin hızını ölçebiliyoruz. Bu tıpkı saatte 50 kilometre hızlı gittiğini bildiğimiz bir arabayı izlemek gibi. Kilometre sayacı 500 kilometre gösteriyorsa, 10 saat yol gitmiş diyebiliriz.


İşte evrenin yaşına dair yapılabilecek en basit hesaplama da bu şekilde işliyor. Evrenin genişleme miktarını ifade eden şu Hubble sabiti, aslında bir nevi arabanın hızı. Bunu alıp geriye sardığımızda, evrenin 14.4 milyar yaşında olacağını görüyoruz. Tabii bu çok kaba saba bir hesap, ama yine de gerçek değeri olan 13.8 milyar yıla epeyce yakın! Bu aradaki ufak fark da evrenin hep aynı hızda genişlemediğini, başlarda çok daha hızlı genişlemiş olduğunu söylüyor. Hani arabalar da yola çıkarken önce düşük viteste başlar, sonra vitesi arttırır ya… (Vites mi kaldı ya :)


NÜKLEOKOZMOKRONOLOJİ

Tabii şimdi yaş ölçümü deyip, radyoaktif bozunmayı konuşmadan olmaz. Radyoaktif deyince aklınıza Hulk gelmesin! Atomlardan bahsediyorum 🙂 Bu atomlar, belirli bir süre sonra başka bir atoma bozunuyorlar. Ve laboratuvar deneyleri sayesinde hangisinin ne kadar sürede neye dönüşeceğini biliyoruz. Buna yarı ömür deniliyor. Adı üstünde…


Örneğin elimizde yarı ömrü 5 yıl olan bu atomlardan başta 100 tane varsa, bundan 5 yıl sonra ölçtüğümüzde elimizde bundan geriye yarısı, yani 50 tane kalmalı.


Peki bu bilgi evrenin yaşını ölçerken bize nasıl yarayabilir? E Dünya’nın yaşını ölçerek tabii ki! Dünya, evrenin oluşumundan çok sonra ortaya çıktığına göre, Dünya’nın yaşı, evrenin yaşı için bir limit oluşturur, bize bir fikir verir. Örneğin Dünya’nın yaşı 4.6 milyar yılsa, evren 3 milyar yıl yaşında olamaz. Eğer öyle buluyorsak “İki hesaptan birinde hata olmalıdır” deriz. İyi de bunu nerede ölçeceğiz? Bulabileceğimiz en yaşlı ne varsa getirin! Haydi yarışıyoruz. Dünya’nın en yaşlı taşını kim bulacak! Ya daaa…


Meteorları ölçebiliriz, onlar dışarıdan geliyor. Çok da dışarıdan değil, pek muhtemelen yine Güneş sistemi içerisinden. Fakat işte bu sayede Güneş sisteminin yaşını yaklaşık 4.6 milyar yıl olarak bulabiliyoruz.


Tabii bu işin sadece Güneş sistemi kısmı. Buradan evrenin yaşına gidebilmek için, Güneş sisteminden öncesini de bilmemiz lazım. Güneş’in kimyasal kompozisyonundan, onun evrenin başında oluşan bir yıldız olmadığını, başka bir yıldızın süpernova kalıntılarından oluştuğunu biliyoruz. Yoksa biz de olmazdık yahu! Bizi oluşturan o tüm atomlar, Hidrojenden Helyum’dan Güneş’in annesinin karnının içerisinde kaynaşa kaynaşa oluştu! Tabii, bu ilk yıldızların da bir yaş limiti var, bu limiti de hesaba kattığımızda gördüğümüz şey… Doğru bildiniz, 13.8 milyar yıl ile oldukça tutarlı.


Barış ÖZCAN

17 views0 comments

Recent Posts

See All
  • Beyaz LinkedIn Simge
  • Beyaz Facebook Simge
  • Beyaz Heyecan Simge

BU İÇERİĞE EMOJİ İLE TEPKİ VER

bottom of page