Endişelenmek için birçok sebebimiz var. Bu, sadece bugün için değil, tarihin her döneminde de geçerliydi. İşte insanlık hali bu.
Gerçekten de, biz insanlar oldukça kırılganız. Şu an dışarı çıkıp yürüyüş yapmaya başlayabilirim, bir muz kabuğuna basıp düşebilirim ve kafamı kaldırıma çarpabilirim; ve tüm ışıklar aniden sönebilir. Siz de ben de, başımıza gelebilecek sayısız kötü olayın farkındayız.
Epiktetos'un sözlerine göre, ilerleme kaydetmek istiyorsak, bazı şeyler hakkında endişelenmeyi bırakmamız gerekiyor.
Eğer sürekli kaygılı hissediyorsanız, mutlu ve huzurlu bir hayat sürmek gerçekten zor olabilir. Bir miktar kaygının hayatın normal ve kaçınılmaz bir parçası olduğunu kabul etmek, bize yardımcı olabilir diye düşünüyorum. Bu, açlık hissi gibidir. Uzun süre yemek yemeyince, vücudumuz bize sinyaller göndermeye başlar. "Hey, açım! Beni besle, hemen şimdi!" diye bağırır adeta. Sonra bir şeyler yeriz ve vücut sinyalleri keser. Bu, aslında oldukça faydalı bir durumdur.
Zihnimiz de benzer bir mekanizma ile çalışır. Hoşlanmadığı bir durumla karşılaştığında, "Bu hoşlanmadığım şey ile ilgili bir şeyler yapmalısın!" diye bir uyarı verir. Ben de geçmişte, insanların beni sevip sevmediği konusunda endişelenirdim. Örneğin, "Acaba iş arkadaşım bana karşı olumsuz mu? Neden e-postama bir saat içinde cevap vermediler? Belki de en son konuşmamızda acele ettiğim içindir." gibi düşüncelere kapılırdım.
Ne olmuş ki? İnsanları kendimiz gibi yapamayız ve bu bir sorun teşkil etmez. Dünya geniş bir yerdir. Sizden hoşlanmayanlar olduğu kadar hoşlananlar da olacaktır. Eğer iyi bir insan iseniz ve davranışlarınızın farkındaysanız, başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğüyle ilgili endişelenmenize gerek yoktur. Bu, sizin sorununuz da değildir üstelik.
Ekonomi ve geleceğimiz ne olacak? Evet, bu da kaygıyla mücadele eden herkes için endişe verici bir konu. Ya işimi kaybedersem? Ya yeni bir virüs ortaya çıkarsa? Ya insanlar ürünlerimizi satın almazsa?
Bu tür konularda endişelenmemek için kendimizi eğitebiliriz. Buradaki anahtar, tarafsızlık pratiği yapmaktır. Küçük şeylerle başlayabilirsiniz. Örneğin, 1000 dolar değerinde Bitcoin satın aldınız ve ertesi gün yüzde 10 değer kaybetti. Bu olası bir sonuçtur. Kendinize şunu söyleyin: "Bir risk aldım ve 100 dolarlık kaybı kabulleniyorum. Para geri dönebilir ya da dönemeyebilir. Her iki durumda da, bu kaybı kabullenmekten memnunum, böylece içim rahat eder. Hayatta daha önemli ve kıymetli şeyler var."
Görüldüğü gibi, kaygı genellikle korku ile ilişkilidir. Beklentilerimizin gerçeklikten farklı olacağı endişesi taşırız. Ancak, daha az kaygı duymak için gerçekliğin beklentilerimizle tam olarak örtüşmesi şart değildir.
Epiktetos ne güzel demiş: “Her şey dilediğiniz gibi olmayabilir. Kaygılanmamayı tercih ettiğinizde, gerçekleşmeyen beklentilere rağmen başarılı olabilirsiniz. Kaybettiğiniz, huzurunuz için ödenen bir bedeldir.”
İnsanların sizden hoşlanmasını umuyor ve bekliyorsunuz, ancak bu gerçekleşmezse, bunu kabullenip yolunuza devam etmelisiniz. Kaygının üzerinizde baskı oluşturmasına izin vermeyin.
Beğenilmemenin bedelini ödemeye hazır olmalısınız. İç huzurunuz, iş arkadaşlarınızın ya da yabancıların sizin hakkınızda ne düşündüklerinden daha önemlidir, değil mi?
Bu zihniyeti yavaşça geliştirin ve sabırlı olun. Gelecekle ilgili kaygılarımın üstesinden gelmem birkaç yıl aldı, ancak bazı izler her zaman kalır. Dürüst olmak gerekirse, kaygı tamamen sisteminizden çıkmayabilir; bu insan doğasının bir parçasıdır. Ancak pratik yaparak kaygının sizi etkilemesini önleyebilirsiniz.
Bir noktada, hayatı olduğu gibi kabul etmek zorunda kalacaksınız. Bazı insanlar sizden hoşlanacak, bazıları hoşlanmayacak. Yeni fırsatlar ararken mevcut olanları kaybedebilirsiniz. Zira hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Ve ne olursa olsun, endişe hayatımızın bir parçası olmaya devam edecek! Bu hikayeden çıkarılacak tek sonuç şudur: İç huzurunuzdan vazgeçmeye hiçbir şey değmez. Her şey gönlünüzce olsun. Sağlıklı kalın...
Comentarios