Kendi cenazenizi ziyaret edecek kadar cesur olabilirseniz geleceğinizi aydınlatabilirsiniz…
İyi bir arkadaşım yıllar önce öldü ve bana onun cenaze konuşmasını yapma şerefi verildi. Kilise tıklım tıklım doluydu ve ben de oldukça gergindim.
Çocukları, ebeveynleri, kardeşleri, arkadaşları ve profesyonel meslektaşları oradaydı. Doğru tonu tutturmak benim için gerçekten çok önemliydi.
Trajik bir şekilde ölmüştü arkadaşım, zira intihar etmişti. Zor bir boşanma süreci geçirdi ve ardından terapi gördü ve ilaç kullandığı zor bir dönem yaşadı, zira depresyona girdi.
Böylesine üzücü koşullarda yapacağım konuşmada onu hakkında övgüler dizmek zordu, ancak arkadaşımın geride bıraktığı zengin iyiliklerden oluşan mirası benim sorumluluğumu kolaylaştırdı. Cenaze törenine gelen ailesi, arkadaşları ve iş arkadaşları ile öncesinde görüştüm. Ortaya çıkan sonuç; ortak bir sevgi ve nezaket temasıyla birbirini tamamlayan harika hikayeler ve anılardı duyduklarım açıkçası.
Bu hikayeleri ve güzel anılarını methiye dizdiğim esnada paylaştım gelenlere. Gözyaşları vardı ara ara ve hatta kahkahalar da vardı. Devamında bir çok anılarını dile getirdim. Güldük ve biraz daha ağladık…
“Adınızı mezar taşlarına değil kalplere kazıyın. Başkalarının zihnine ve sizinle ilgili paylaştıkları hikayelere güzel bir miras bırakın.” Shannon Alder
Arkadaşım bizi çok genç yaşta bıraktı gitti, ama iyiliklerinin hatırası kaldı zihinlerimizde. Kimse yardım etmezdi ama onun adı sorulduğunda gülümserdi. Sevdikleri ve arkadaşları hala “O çok iyi bir arkadaştı” diyorlar. Hayat boyu böyle yaşadı. Ona her zaman güvenebilirdiniz. “O kadar sadık bir babaydı.” “Tanrım onu özlüyorum.”
Hayatım boyunca birçok cenazeye katıldım. Papazlar ve aile üyeleri, aralarından ayrılıp giden yakınlarının iyiliklerini sayar ve her türlü başarısızlığını da parlatırlar. İnsanların yüz ifadelerinden, söylenmelerinden ve bir araya toplanmış gruplar halinde paylaşılan fısıltılardan bir çok şey öğrenebilirsiniz bu zamanlarda.
Cenazelerde kaybettiklerimizin hayatlarını kutlarız ve kutsarız, ancak esas olarak yaşayanlar içindir bu, böylece hatırlayabilir ve vedalaşabiliriz.
Cenazeler aynı zamanda ölüm oranımızı, bugün kim olduğumuzu, yarın kim olabileceğimizi ve yaşamımızın gelecekteki yönünü düşünmemizi de sağlar.
Dürüstlük, insanlığın gerçek dayanağıdır
Charles J. Chaput, ölüm kalım meselelerine çok kafa patlatmıştır. Emekli bir Katolik başpiskoposu (ve ilk Kızılderili başpiskoposu) olan Chaput, “Ölmeye Değer Şeyler: Yaşanmaya Değer Düşünceler” adlı kitabın yazarıdır.
Chaput kitabında:
“Charles J. Chaput Tanrı’ya, sevgiye, şerefe, güzelliğe, hakikate ve ölümsüzlüğe olan özlemimizi derinlemesine araştırıyor. Tüketim ve öz saplantıya yönelik modern iştahımızı yansıtıyor ve buraya nasıl geldiğimize ve rakip arzuların gürültüsünün ortasında her gün bir amaç bulmak için köklerimize ve inancımıza nasıl bakabileceğimize dair derin bir analiz sunuyor.”
Chaput’un kitabı, iyi ölmek istiyorsak, nasıl iyi yaşayacağımızı öğrenmemiz gerektiği fikrini ortaya koyuyor. Ve iyi yaşamak, tüketim, zenginlik ya da kendini özümsemekle ilgili değildir. Bu erdem, aşk ve başkaları için ne yaptığımızla ilgilidir.
“Dürüstlük, insanlığın gerçek dayanağıdır.” Charles J. Chaput
Kitabın sonlarına doğru Chaput, okumalar yaptığı ilk yıllarında keşfettiği basit bir düşünce deneyini sunuyor:
“Kendi cenazenizi hayal edin. Orada olduğunuzu ama görünmediğinizi hayal edin. Ve sonra katılımcıların hakkınızdaki konuşmalarını dinlediğinizi hayal edin. İnsanların ne söylemesini isteyeceğinizi hayal edin. Sonra, şimdiye kadarki hayatınızın siciline dayanarak, gerçekte söyleyebilecekleri şeylerle karşılaştırın. Ciddi bir ders niteliğinde olan ciddi bir egzersizdir bu: Sonunu aklınızda tutarak başlayın. Net ve iyi bir hedefle geri kalan hayatınıza liderlik edin. Aynı şekilde, başkalarının da layık olarak hatırlayacağı iyi bir sona doğru yol alarak yaşayın.”
Hayal ettiğiniz cenazeniz hakkındaki düşüncelerinize eşlik etmesi gereken dört kelimelik bir soru vardır. Kendinize karşı dürüst olabilirseniz, bu dört kelimelik soru hayatınızı iyileştirebilir.
Peki bu dört kelimelik soru nedir?
Gerideki kalanlar ne diyecekler?
Gerçekten ne diyecekler? Sema gün batımına gitmeden önce, ne söyleyeceklerini düşünmek isteyebilirsiniz.
Fedakarlıklarınız ve başkalarına yardım etme çabalarınız hakkında nazik sözler olacak mı? Yoksa kibir ve benmerkezciliğiniz hakkında fısıldayacaklar mı? Aziz mi yada günahkar mı, kim olmak istiyorsunuz?
Bir yol seçmek
Ölümlerimiz hakkında düşünmek için fazla zaman harcamıyoruz. Diyet saplantılarımız ve sağlık heveslerimizle ölümü görmezden gelmek ve geciktirmekle çok meşgulüz. Ama ölüm her zaman bizi er ya da geç yakalayacak, ki bu kaçınılmaz bir son.
Bedelsel sağlığımızla ilgilenmek için muazzam miktarda zaman harcıyoruz ve buna karşılık ruhsal yaşamımızın sağlığıyla ilgilenmek için çok daha az zaman harcıyoruz.
Karın kaslarını sertleştirmek, karakterimizin derinliğini şekillendirmekten daha kolaydır.
Charles Chaput, ölümün bir korku kaynağı olabileceğini, ancak aynı zamanda bir tamamlanma ve özgürleşme kaynağı olduğunu da savunuyor. Şunları söylüyor:
“Birinin ölümünü düşünmenin katıksız dürüstlüğü, kişiyi neyin önemli olduğunu düşünmeye, bir yol seçmeye, hayatının veya hayatının yönüne ve anlamına odaklanmaya ve başkalarına buna göre davranmaya zorlar.”
İnsanların cenazende ne söyleyeceğini hayal etmek, seni kim olacağın ve bugün kim olduğunu değerlendirmeye davet eder. Ayrıca sizi ileriye dönük bir yol seçmeye de teşvik eder.
Peki hangi yolu seçeceksiniz?
Hayatta yaptığım zinciri takıyorum
Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Bazılarının geçmişlerinde diğerlerinden daha fazla kişisel enkaz var. Ancak yön değiştirmek için asla çok geç değil. İleriye doğru daha iyi bir yol seçmek için asla geç kalmış sayılmayız.
Charles Dickens’ın 1843 romanı “Bir Noel Şarkısı” nın kahramanı Ebenezer Scrooge’u düşünün. Scrooge, servetine rağmen yalnız yaşayan sefil, aciz bir adamdı.
Sonra Noel’in hayaletleri, Noel hediyesi ve henüz gelmemiş olan Noel, hepsi Scrooge’u ziyaret ederek onu hatalarıyla yüzleşmeye zorlar. Noel Günü değişmiş bir adam olarak uyanır. Herkese şefkat, nezaket ve cömertlikle davranmaya başlar…
Scrooge’nin merhum iş ortağı Jacob Marley’in ruhu, “Hayatta yaptığım zinciri takıyorum” dedi ve devamında, “Bağlantılarıyla, bahçeden bahçeye bağladım; Onu kendi özgür irademle kuşandım ve kendi özgür irademle giyindim.” dedi.
Cenazenizi ziyaret edecek kadar cesur olabilirseniz, geleceğinizi aydınlatabilirsiniz. İnsanların cenazenizde hakkınızda neler söyleyeceğini hayal etme cesaretini gösterin.
Kendinize karşı acımasızca dürüst olun. Ve sonra bir yol seçin. Sizi daha iyi birine dönüştürecek bir yol.
Hayatınızı ölüme pıranga edecek bir zincir takmayın. İleriye dönük olarak, hayatınızı sevgi, erdem, nezaket ve cömertlik etrafında inşa edin. Bunu yapmak günü geldiğinde hakkınızda methiyeler dizecek konuşmacınızın işini kolaylaştıracaktır ve cenazenize katılanlar da her zamanki gibi olduğunuz o harika kişiyi kutlayacak ve hayırla yaad edecektir.
Ayrılmadan önce bir dakikanızı almak istiyorum…
Ben John P. Weiss. Karikatür çiziyorum, resim yapıyorum ve hayat hakkında makaleler yazıyorum. En son makalemi ve sanat çalışmalarımı görmeniz için ücretsiz e-posta bültenime buradan abone olabilirsiniz.
Sevgilerle,
תגובות