Ajith Kumar’a hangi patentinin en değerli olduğunu sormak, bir babaya hangi çocuğunu daha çok sevdiğini sormak gibi bir şey. Gerçi bu durumda Kumar’ın 311 çocuğu olmuş oluyor çünkü o hiç durmaksızın üreten bir mühendis. Onu biraz zorladığımızda ise favori patenti ile ilgili küçük bir bilgi almayı başarıyoruz: Bir lokomotifin her tekerleğine ayrı ayrı güç sağlayan bir teknoloji.
Kumar, bu teknoloji için “oldukça basit” diyor ama aslında bütün ulaşım endüstrisini değiştiren bir teknoloji bu. Eski direkt akım lokomotifleri her tekere aynı miktarda güç iletiyordu. Fakat bu durum, raylar kaygan olduğunda bütün tekerlere iletilen gücün büyük ölçüde düşürülmesini gerektiriyordu. Kumar’ın teknolojisi ise güce ihtiyaç duyan tekere daha fazla güç aktarımına izin veriyor. Bu da yeni nesil trenlerin çok daha hızlı ve güvenli olması sağlıyor.
Diğer GE çalışanlarının tamamından daha fazla patente sahip olan GE Ulaşım Sistemleri Danışman Mühendisi Kumar’ı heyecanlandıran teknolojinin başarısı değil, teknolojinin kendisi.
Kumar, son 40 yılda teknolojide inanılmaz değişimler gördü. Bir matematik öğretmeninin oğlu olarak her zaman elektrik ve motorlarla ilgili büyüdü. Daha sonra ise Hindistan Kerala Üniversitesi’nden bir elektrik-elektronik mühendisi olarak mezun oldu. 1976 yılında Stanford Üniversitesi’ne geldiğinde ise mühendisliğin daha “küçük” bir alanı ilgisini çekti. Bu alan mikro elektroniklerin ve mikro işlemcilerin olduğu tamamen farklı bir alandı.
Stanford Üniversitesi’nden mezun olduğunda ise Kumar önce hemen Hindistan’a geri dönmeyi düşündü fakat kalıp en azından bir iş deneyimi edinmek konusunda da kararsızdı. GE’ye bir mektup yazarak yüksek akım ve kontrolü konusunda çalışmak istediğini, uygun bir pozisyon olup olmadığını sordu. Kumar o günden beri aynı yerde oturuyor ve aynı işi yapıyor. Bu eylülde ise GE’deki 40. yıl dönümünü kutladı.